Kırık Testi Serisi-9: Kalp İbresi kitabýný 73 kiþi satýn aldý!
|
|
İnsan kalbine ait özelliklerle insandır. İnsanın hakikati yani hakikat-i insaniye de baÅŸka deÄŸil kalbdir. Yine insan, ancak kalbine ait özelliklerle meleklerin önüne geçebilir. İnsanın Hak nezdindeki kıymeti de onun kalbi ile ölçülür. Evet, HakkÂ'ın insanla muamelesi onun kalbine göre cereyan eder. Zira Allah insana insanın kalbiyle bakar; boyu-posuyla deÄŸil. Bu kesintisiz bir bakış olduÄŸu içindir ki, kalb nazargâh-ı ilahîdir. Ayrıca, kalbe Â'beyt-i HudaÂ' denmiÅŸ, AllahÂ'ın evi sayılmış hatta KâbeÂ'den daha eÅŸref görülmüştür. Yine kıymetinden dolayı arÅŸ-ı aÂ'lâya mukabil tutulmuÅŸ ve Â'kalb-i müÂ'min arÅŸ-ı RahmandırÂ' denilmiÅŸtir. Bütün bu mülahazalarla kalb evi, SahibiÂ'nin nüzûlü için her zaman mücella bir ayna gibi tertemiz ve pak tutulmalıdır. Ahsen-i takvîm ile esfel-i sâfilîn arasında gel-gitler ve iniÅŸ-çıkışlar yaÅŸayan insan acaba kalbin bu mualla konumunu her zaman koruyabilir, kalb ibresinin sapmalar yaÅŸamasına mani olabilir mi, sorusunun cevabı bizzat sorunun içindedir ve Â'hayırÂ'dır. BeÅŸer tabiatının gereÄŸi kalb ibresinde oynamaların olacağı muhakkaktır. Ne var ki, hedef kalbin ibresini sabitlemek ve kalbi oynamayan bir ibre haline getirmektir. Bu da ancak kalbin hakiki hedefini tayin etmekle mümkün olur ki, o hedef iman, marifetullah, muhabbetullah ve netice itibariyle AllahÂ'ın hoÅŸnutluÄŸudur. Bu hedef istikametinde sapmalar yaÅŸamadan yürüyebilmesi için de onun, Kalbin Zümrüt TepeleriÂ'ne esas teÅŸkil eden ibadet, ihsan, ihlas, tefekkür, murakabe, muhasebe gibi kaynaklarla beslenmesi iktiza eder. Åžayet kalbe yüksek hedefler çizilemez ve hayatiyeti için en lüzumlu kaynaklarla beslenemezse o kalbin aritmi yaÅŸaması, dağınıklık ve bozulmaya maruz kalması, yaralanması hatta katılaşıp taÅŸlaÅŸması bile sözkonusu olabilir. Kasvet, küfür, ucb, kibir, tûl-i emel, ÅŸehvet, gaflet, hırs, menfaat ve makam düşkünlüğü, kötü huylar, dünyevîlik, masivaya meyl ü muhabbet ve teveccühteki tökezlemeler gibi virüsler kalbin bu tür arızalar yaÅŸamasının pek çok esbabından sadece bazılarıdır. Özellikle günümüzde kalbe giden yollar adeta tıkanmış ve kalb muattal bırakılmıştır. Kalblerde AllahÂ'ın duyulması görülmemektedir. Kalblerde kötü duygular ve yakışıksız mülahazalar adeta kuyruk kaldırır hale gelmiÅŸtir. Kalb adeta mefluç bir haldedir. Kalbler husuf ve küsuflar yaÅŸamaktadır. Kalblerde heyecan sönmeye yüz tutmuÅŸ gibidir. Çünkü pek çoÄŸu itibariyle insanlar bilerek kendilerini dünyaya salmışlardır. Zihinler kalbi öldürecek gevezeliklere dayelik yapmakta, kulaklar ve gözler kalbi katılaÅŸtıracak nahoÅŸ ÅŸeylere açık durmaktadır. Daha acısı kalbler yorgun düşmüştür. İnsanlar elbiseleri ya da kullandıkları mekan bozulduÄŸunda düzeltmekte gösterdikleri heyecan ya da çabukluÄŸu kalb hayatı adına içlerinden geçen olumsuz düşünceleri düzeltmekte göstermemekte, gösterememektedirler. Muhterem M. Fethullah Gülen Hocaefendi elli küsur yıldır kendisini dinleyenlerin kalb ibrelerinin istikamet kazanması ve o istikamette devam etmesi için konuÅŸuyor ve yazıyor. Bizi, bizim kalblerimizi bizden daha fazla düşündüğünde şüphe yok. Çünkü meselenin ciddiyetini bizden çok ama çok daha iyi biliyor. Beyanlarıyla ister meltem gibi ruhlarımızı okÅŸasın, ister tembih ve ihtarlarla içimize havf ve haÅŸyet hisleri salsın, ister iltifat ve müjdelerle reca duygularımızı tetiklesin; o, gözleri yaÅŸartan, gönülleri titreten naÄŸmeleriyle hep kalbimize sesleniyor ve kalbimiz için sesleniyor. Elbette sadece seslenmekle kalmıyor. Gözyaşı döküyor ve adeta bir mum gibi yanıp eriyor. Bizim kalb ibrelerimizin doÄŸruyu göstermesi için çok zaman iki büklüm oluyor. Ve bunların hepsinden daha önce ve daha öte kalb ibrelerimiz hep hedefe kilitli kalsın mülahazalarıyla gece-gündüz AllahÂ'a yalvarıp duruyor. Kalb İbresi iÅŸte bu derin düşüncelerin, dokunaklı naÄŸmelerin, bereketli gözyaÅŸlarının, iki büklüm oluÅŸların ve HakkÂ'a yakarışların bir semeresi olarak gelip bizlere ulaşıyor. Ayrıca laÄŸviyat karşısında mümince duruÅŸ nasıl olur; insan yaÅŸlanınca dine hizmet vazifesi sona erer mi; toplumda iÅŸlenen günahlardan dolayı bazı hususlarda mazur sayılabilir miyiz; Hocaefendi hangi husustan bîzar; sporun iffetli olanı hangisidir; Bozyaka ve AltunizadeÂ'yi diÄŸer mekanlardan ayıran özellikler nelerdir; melekleÅŸme ufku nasıl elde edilir; objektif ve subjektif mükellefiyeti nasıl anlamalıyız; aktüaliteye dalmanın kalb hayatımıza zararları var mıdır; akıl ve his dengesi nasıl kurulur.. gibi pek çok sorunun cevabı da yine bu kitapta. Ayrıca, Muhterem Hocaefendi TürkiyeÂ'ye dönecek mi, dönecekse ne zaman ve nasıl dönecek? En acılı ve en ızdıraplı yıllarını hayatının hangi zaman diliminde yaÅŸadı? Bunlar gibi bazı hususî sorulara verdiÄŸi cevapların yer aldığı özel röportajı da bu eserin sayfaları arasında bulmak da mümkün olacak. Dakikaları, saatleri, günleri, haftaları, ayları ve yılları gösteren ibreler aktıkça ömür gelip geçiyor ve herkes dünya yolculuÄŸunun sonuna yaklaşıyor. Ömür gelip geçmeden o ibrenin nasıl sabit tutulabileceÄŸini önce bu satırlardan okuyacak, sonra da inÅŸaallah kendi kalbimize tatbik edeceÄŸiz. Bu satırlara yansıyan o müstesna kalbin mualla soluklarını tam anlayabilmek için de o satırları kalb kulağımızla dinleyeceÄŸiz.
(Tanýtým bülteninden)
Bu kitaba video yüklemek ister misiniz?
Bu kategorinin çok satanlarý
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
Bu kategorinin ilgi görenleri
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
Bu kitabý alanlar bunlarý da aldý
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |