James Hogg’un başyapıtı olan Bağışlanmış Bir Günahkarın Özel Anıları ve İtirafları’nda şeytani gücün akılcı bir tanımı vardır. 18. Yüzyılın başlarında İskoçya’da Kalvinist bir ailenin büyük bir çöküş yaşayan oğlu anlatılır. Hayatı bir yabancı tarafından değiştirilmiştir ve artık bir dizi cinayetin sorumlusudur. Dünyanın tüm kötülerine öfkesini kusmaya başladığında doğayı varlığıyla altüst edebilecek tek "dünyevi suç" belirir: Kabil’in gülümseyişi de onun yanındadır. Romanın aldatıcı yapısı bizi kuşkuda bıraksa da...

Her 6.45 okuru bilir ki; şeytanı dışımızda görüp onu bir "yabancı" zannederiz. Oysa ki "suç"un ardında hep biz varız. "Umutlar ve gelecek yıkılırken", ancak bir yorgunluk hali olabilir ölüm.