Bir gün, türbanın gerisinde eşsiz bir güzelliği saklayan Naema, Alfred'den, bombalar altında sevdiği ve bir çocuk beklediği Amerikalı bir gazeteciye kendi adına bir mektup yazmasını ister. Bundan sonra, Kabil'le New York arasında her şey tarihin örselediği bîr trajedi içinde sallanıp durur.
Doğum ya da recm? "Chicken Street" ya da Manhattan? Sahte mektuplar ya da gerçek vaatler? Kader ikirciklere düşer, tereddüt eder, güler, sızlanır...
Chicken Street'te olağanüstülük insanoğlunun çılgınlığıyla yarış halinde... Her şey Woody Allen'ın, "Eğer gerçekten varsa, umarım iyi bîr mazereti vardır," dediği bu matrak Tanrı'nın gözü önünde olup bitiyor. Alfred ile Naema, bir Yahudi ile bir Müslüman aynı kaderi paylaşıyor.