Uzun ve dar sokaklarının iki yanında uzanan eski; hatta yıllar önce terkedilmiş tahta evler canlanır gözlerimin önünde. Burnumda, Arnavutköy sokaklarına sinen eski evlerin kimsesizlik ve küf kokusuna karışan, fırından yeni çıkmış ekmek, balıkçıların sandallarından yayılan canlı balık ve denizden esen rüzgârın sürükleyerek getirdiği iyot kokusundan oluşan «Arnavutköy» kokar. Benim o günleri hatırladığımda «Arnavutköy Kokuyor» diyerek anlatmaya çalıştığım özlem, işte bu kokuların karışımının bende uyandırdığı özlemdir. İşte ben Arnavutköy'ün eski sokaklarının kokusunu, uzaklardayken bile duyabilecek kadar çok severim.
(Kitabın Girişinden)