Ana teması, otuz yaşlarındaki genç bir adamın kendi hayatı üzerine düşünürken "küçültülüp" liseye geri gönderilmesi olan Ferdydurke, başka temalarla kesişerek ya da onlara teğet geçerek gelişir. Modern gündelik hayatın en "mahrem" mekânları olan yatak odalarına ve tuvaletlere dev bütçelerle dalan, derin psikolojik ve felsefi göndermeler içeren bu yapıt, modern şehir ve kır hayatının pisliğini deşmekte, bu leş kokulu varoluşun temelindeki esareti yüzümüze çarpmaktadır: "Hepimiz başkalarına göre yaşıyoruz!"
Yetişkinler dünyasındaki yapay toplumsal roller; çocuğun karşısında çıkan ilk kurumlar olan okulun bıktırıcı, ezbere dayalı atmosferi ve "vatan, millet ideali"; gençliğe, spora, tekniğe ve teknolojiye tapan "ilerici" modern orta sınıf ailesinin kirli çamaşırları; gönüllü köpekliğe can atan yoksullar; varlık nedenlerini birbirlerinde bulan ve aynı verili davranış kalıplarını kalıplarını benimsemiş aristokrat efendiler ve köleler... Gombrowicz'in lanetine uğrarlar...
Ferdydurke, geçmişi bir "altın çağ"a ağıt değildir. Ferdydurke, yıkıcıdır! Öğrenciler, öğretmenler, yöneticiler, "büyük vatan şairleri", anneler, veliler, sanatçılar, eleştirmenler, gençler, yetişkinler, ilericiler, kentliler, köylüler, burjuvalar, aristokratlar ile sanat ve aşk, biçimin en derin ifadesi olan yüzler, kıçlar, baldırlar... kısacası her kurum ve kimlik, yaldızlı ve cilalı bütün ilişkiler bu müstehcen romanda aşağılanır. Sahte hayatlar yaşamak istemeyenler; yetişkinlerin dünyasına yetersizlikleri ve olgunlaşmamışlıklarıyla karşı çıkmak isteyenler için...