Savaşın başlamasına aylar kala, yetişkinliğe adım atmak üzere olan kız kardeşler, ayrılmalarından sonra ilk kez buluşurlar. Fakat hayat onları öyle farklı yerlere savurmuştur ki çocukluk anılarından başka ortak noktaları kalmamıştır. Birkaç tatlı çocukluk anısı bile açılan yaraları kapamaya yetmez. İkizler, bir daha asla görüşmeme kararıyla birer yabancı olarak yeniden ayrılırlar.
Yıllar sonra, yaşamlarının sonbaharında, artık yaşlanmış olan bedenlerini tedavi ettirmek için birbirlerinden habersiz gittikleri bir kaplıcada, kader onları bir kez daha bir araya getirecektir. Bu sefer hayatın iki farklı kıyısından gelen ikizler hesaplaşmanın, savaşmanın ve günah çıkarmanın kaçınılmaz olduğunu bilerek, ayrı geçirdikleri yılları birbirlerine anlatmaya karar verirler. İkisinin de uzlaşmaya niyeti yoktur.
Bu epik anlatıda, iki küçük ama etkileyici yaşamöyküsünden yola çıkarak bütün bir kıtanın tarihini anlatan yazar, özellikle II. Dünya Savaşı'nı yaşayan kadınların hep geri planda kalan deneyimlerini okuyucuya gerçekçi bir dille aktararak savaşı, yaşamı, aşkı ve tutkuyu, kadınların bakış açısından yeniden sorguluyor. Okuyucuyu II. Dünya Savaşı'na, savaşın öncesi ve sonrasına, kadınlarla birlikte yapılan unutulmaz bir yolculuğa çıkarıyor.