"Tasavvuf yolu ile semboller, insanı Mutlak Vücud'un sırrına ulaştırma yolunda güzelliği ve aşkı kullandığından akıldan ziyade kalbe, sezgisel hisse hitap eder. Kalbe ve kalbi sezgi ve heyecanlara hitap eden aşk ve güzelliğin dildeki hitap şekli ise nesirden ziyade şiirdir. Bundan ötürüdür ki tasavvuf edebiyatının büyük kısmını şiirler teşkil etmektedir.
İnsanın yaradılışında gaye, Tanrı'yı bilip tanımak ve O'na ulaşıp kavuşmaktır. Bu da Tanrının emrettiği iyilik ve güzellik yollarından gitmekle mümkündür. Başka bir deyişle, Tanrı ahlakı ile ahlaklanmak ve Tanrı sıfatlarıyla sıfatlanmak ve bu suretle de kalbi ilahi nur ile aydınlanmak ile mümkündür. Ruh Tanrı nurundan bir kıvılcımdır.
Bilmek, hakikati anlamaktır; Bulmak, açık ve seçik olarak onu görmektir; Olmak da ikiliksiz birliğe ulaşmaktır.
Tanrı'ya en yakın gönüldür. Bu yolun yolcusu olabilmek için de her şeyden önce insanın kendisindeki gurur ve şehveti kırması ve diğer insanları da hoş görmesi lazımdır."