Eşref
Eşref
Doğumu: 1847, Gelenbe / Kırkağaç Ölümü: 22 Mayıs 1912, Kırkağaç / Manisa Tam adı Mehmed Eşreftir. Babası Gelenbe Camii imamlığı yapmış, bir takım menkıbelere konu olmuş, Deli Hâfız diye anılan Hacı Hâfız Mustafa Hocadır. Annesi Ârife Hanımın da hâfız ve şâir olduğu söylenir. Gelenbe mahalle mektebinde okudu. Altı ayda hâfız oldu. Ancak başına buyruk bir hayat yaşarken içki sofrasında bir arkadaşını yaralaması üzerine soruşturmadan kurtulmak için Manisaya kaçtı. Orada Hatuniye Medresesinde Arapça ve Farsça öğrendi. Özel hocalardan matematik ve tarih dersleri aldı. Kâtip sınıfına girdi. Manisa Sancak Tâhrirat Kalemi ve Muhasebe Kaleminde çalıştı (1870). Turgutlu, Akhisar ve Alaşehirde mal müdürlüğü, kaymakam vekilliği yaptı (1875). İstanbula gelerek üçüncü sınıf kaymakamlık imtihanını kazandı (1878). 6 Haziran 1879da Fatsaya kaymakam olarak atandı. İçki ve eğlenceye düşkünlüğü yüzünden vazifesini gereğince yapamıyordu. Muhacirlerin iskân meselesinde isminin yolsuzluğa karışması yüzünden azledildi. Ancak Şûra-yı Devlet (Danıştay)te beraat etti.Çapakçur, Hizan, Ünye, Tirebolu, Garzan, Garbî Karaağaç, Acıpayam, Buldan, Kula, Kırkağaç, Daday gibi yerlerde kaymakamlık yaptı. Daha sonra istifa etti. Yeniden Gördese kaymakam olarak tayin edildi. 1902de siyasî suçlu olarak tutuklanıp İzmirli Hâfız İsmail Efendi ve Tevfik Nevzadla beraber İstanbula getirilerek hapsedildi. 7 ay tutuklu kaldı. Yapılan mahkemesinde İzmirdeki evinde zararlı evrak bulundurmaktan bir seneye mahkûm oldu. 1903te tahliye edildi. İzmirde gözetim altında tutulurken Mısıra kaçtı (1904). Bir süre Fransa, İsviçre ve Kıbrısta kaldı. Yeniden Mısıra dönerek Curcuna ve Zuhurî gazetelerini çıkardı. II. Abdülhamit yönetiminin aleyhinde yazılar yayınladı. II. Meşrutiyetin ilânından iki ay sonra İstanbula geldi. Kendisine Kasaba Kaymakamlığı verildi (30 Eylül 1908). Kısa bir süre sonra Kasabadan ayrılarak İstanbula geldi. Eşref, Musavver Eşref isimli haftalık mizah dergilerini çıkardı ve başyazarlığını yaptı. İzmirde çıkan Edeb Ya-Hu dergisinde şiir ve yazılarının bir kısmını yayımladı. Ayrıca Rad-i Kaza başlığıyla Yeni Gazetede de yazdı. 1908de Adana Vali Muavini oldu. 31 Mart ayaklanmasından sonra Adanada çıkan bir Ermeni karışıklığı sonunda 22 Ağustos 1909da görevine son verildi. Memleketi Kırkağaça yerleşti. Bahçıvan Pazarındaki bağ köşküne çekildi ve orada öldü. Eşref, bir hiciv şâiri (heccav) olarak tanındı. Ancak onu meşhur Nefî, Sururî, Mantıkî, Kânî, Bahâî, Fedâî Bey, Sarhoş Abdi gibi heccavlarla mukayese edenler Eşrefin hiciv alanının farklılığına işaret ederler. Herhangi birini şahsî kininden ötürü hicvetmemiştir. Hicivlerini devrine, sosyal konulara ve yolsuzluklara yöneltti. Bu yönüyle geleneksel Divan hicvinden ayrılır. Eşref, Divan edebiyatı nazım şekillerine bağlı kalmış, kıta, muhammes, gazel ve kasideyi sık sık kullanmıştır. Çok iğneli, gayet ince hicivlerinin yanında kaba ve çirkin manzum sövüntüleri de bulunmaktadır. Halk tabirleri, küfürler, yer yer müstehcen sözlerin yer aldığı hicivlerine korkusuzluk ve fütursuzluk hakimdir. Hiciv şiirlerini topladığı dört kitabını Mısırda yayımladı. II. Abdülhamit döneminde gözlemlediği haksızlıkların yanı sıra batılılaşma gayretleriyle ortaya çıkan trajikomik çarpıklıkları keskin bir dil ve zekâ ile dile getirdi. Abdülhamid aleyhindeki hicivlerinin toplandığı ünlü kitabı Deccal yüzünden hükümet, şâirin memleketindeki mallarına el koydu. Ahmed Kemal, Tâhir Nadi, Hüseyin Rıfat, Neyzen Tevfik, Tahir Olgunda Eşrefin etkisi olduğu söylenebilir. ESERLERİ ŞİİR: Deccal (2 cilt, 1904, 1907), İstimdad (1906), Şah ve Padişah (1908), Hasbıhâl yahut Eşref ve Kemal (1908), İranda Yangın Var (1908), Sultan Abdülhamidin Evail-i Saltanatı (1908), Şâir Eşrefin Külliyatı (Ölümünden sonra, 1928)
Yazarın Kitapları
Yazarın diğer kitapları bulunamadı.